Tarihini bilmeyen bireyler benzer hataları yapmaya devam edecektir. Bu yüzden çocuklar için tarih dersi çok önemlidir. Genç yaşta milli bilince sahip olur. Çocuklar için bire bir dersler tarihin hızlıca ve kolayca öğrenilmesine yardımcı olabilir. Fundomundo’nun her seviyeden tarih dersleri çocuğunuzun ilgisini çekecek şekilde hazırlandı. Göz atmayı unutmayın!
Nutuk – Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün unutulmaz eseri Nutuk. Yakın tarihin aktarılması açısından çok önemli bir kaynaktır. Kurtuluş Savaşı’nın nasıl bir dönemde ve ne zorluklarla yapıldığını anlatıyor. Kitap, 1919 – 1927 arasındaki dönemde geçiyor. Kayıtlı belgelere ve yapılan icraatlara dayanıyor. Gençliğe Hitabe ile sona biten Nutuk kitabını herkesin okuması gerekiyor.
Şu Çılgın Türkler – Turgut Özakman
Bu kitabı duymayan kalmamıştır. 1. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri bitmiş devletlerin paylaşma savaşları başlamıştır. Milli Mücadele dönemini gerçek belgelere dayalı olarak anlatan bir kitap. Cesaret, kan ve gözyaşıyla alınan bir vatanın hikayesi. Çok satanlar listesinde uzunca bir süre kalan bu kitabı her Türk gencinin okuması gerekiyor.
Yarının Kısa Bir Tarihi – Yuval Noah Harari – Homo Deus
Homo Deus, nasıl baskın tür haline geldiğimizden, bugün hayatlarımızı hangi anlatıların şekillendirdiğine ve gelişmeye devam etmek için bundan sonra hangi engelleri aşmamız gerektiğine kadar insan ırkının tarihini anlatıyor.
Kulağa ne kadar akıl almaz gelse de rakamlar yalan söylemiyor: İntihardan ölme ihtimalimiz savaştan, obeziteden ölme ihtimalimiz açlıktan, yaşlılıktan ölme ihtimalimiz yoksulluktan daha yüksek. Daha da şaşırtıcı olan, tüm bu temel insani rahatsızlıkları sadece son yüzyılda yerli yerine koymayı başarmış olmamız. Ama bu şu soruyu akla getiriyor: İnsan ırkı için sırada ne var?
Homo Deus’ta Yuval Noah Harari bir cevap vermeye çalışıyor. Harari, dünya çapında milyonlarca satan Sapiens adlı kitabında geçmişimizi kapsamlı bir şekilde ele aldıktan sonra, şimdi gözlerini insanlığın geleceğine çeviriyor. İnsanlık tarihinin kısa bir özetinin ardından, şu anda dünyayı anlamlandırmak için kullandığımız anlatıları tanımlıyor. Ayrıca, dikkatli olmazsak hangilerinin sonumuzu getirebileceğini de özetliyor.
Harari, tartışmasını etik ve teknolojinin gelişiminin geriye dönük bir analizine dayandırıyor ve Homo sapiens’in yavaş yavaş dünyaya hakim olmaya başlamasını izliyor. Harari kitabında bireycilik, irade, duygu, bilinç ve deneyim gibi çok sayıda genel konuya yer veriyor. Kitabın temel tezi, 21. yüzyılda insanların mutluluklarını, yaşam sürelerini ve doğal dünya üzerindeki güçlerini muazzam ölçüde artırmaya yönelik başarılı girişimlerine tanık olunacağıdır.
Harari, Homo Deus’a insanlar ve hayvanlar aleminin geri kalanı arasındaki ilişkileri analiz ederek başlıyor. Hikaye yaratma yeteneğimizin üstünlüğümüzü kurmada kritik öneme sahip olduğunu iddia ediyor. Hikayeler sosyal uyum yaratarak, sayısız bireysel aktörün bir lider üzerinde anlaşmaya vardığı demokrasiler ve seçimler gibi olgulara olanak tanır. Harari, insanlığın iletişim becerilerini geliştirmesini, en ilgi çekici hikayelerin hayatta kaldığı, diğerlerinin ise kaybolup gittiği hikaye anlatıcılığının evrimine bağlıyor. Harari, hikâye anlatımının geçtiğimiz bin yıl boyunca türümüzün zekâsının hızla artmasına katkıda bulunduğunu ve daha bilimsel hikâyelerin eski, dogmatik hikâyelerin yerini almasıyla dinlerin kademeli olarak çözülmesine yol açtığını öne sürüyor.,
Harari daha sonra anlamın yaratılmasını insanlık bağlamında tartışıyor. Sözel geleneğin başlangıcından bu yana – yani ilk dillerimizin yaratılmasından bu yana – özneler arası bir gerçekliğe katıldık. Harari bununla, bireysel faillerin esnek dilsel terimler kullanarak politik bir toplum içinde bir arada var olabildiklerini ve bu toplumu oluşturabildiklerini kastetmektedir. Harari, insanların sosyal ilişkilerini güçlendiren inanç sistemleri oluşturabildiklerini savunarak insanlığı diğer hayvanlardan ayırmaktadır. Buna karşın diğer hayvanlar böylesine güçlü kolektif soyutlamalar oluşturamazlar.
Harari ayrıca seküler bir maneviyat olan hümanizmi insanlığın en büyük başarılarından biri olarak kabul etmektedir. Hümanizm, insanlık tarihinin yaratılmasında bir tanrı figürünün rolünü reddederek, bunun yerine insanı kendi evrimiyle onurlandırmayı seçer. Harari’ye göre hümanizm herhangi bir organize dinden daha fazla erdem gerektirir, çünkü insanların kendi eylemleri ve etik sistemleri üzerinde kontrol sahibi olduğunu ileri sürer. Hümanizmin baskın bir maneviyat haline geleceğini ve önümüzdeki yüzyılda insanlığın ölümlülük, mutsuzluk ve çaresizlik sorunlarının üstesinden gelme çabalarını güçlü bir şekilde yönlendireceğini tahmin ediyor.
Son olarak Harari, insanlığın geleceğine ilişkin iyimser vizyonunu, kendi ilerlememizi engelleyebileceğimiz birçok yol olduğunu savunarak nitelendiriyor. Bu yollardan biri, teknolojinin nasıl üretildiğini ve kullanıldığını düzenleme sorumluluğumuzdan vazgeçmektir. Modern kapitalist teknoloji uzmanlarını, görevleri geçersiz kılan teknolojiler sunarak insanların dünyayı anlamlandırma fırsatlarını ortadan kaldırdıkları için eleştiriyor. Eninde sonunda, Homo sapiens’in herhangi bir üyesinden daha bilge, daha sağlıklı ve daha erdemli olan Homo deus ya da “insan tanrı” ile yer değiştireceğimizi öngörüyor.
Türklerin Tarihi – İlber Ortaylı
Binlerce yıllık Türk tarihini en sevilen tarih hocasından okumaya ne dersiniz? İlber Ortaylı Türklerin geçmişini öyle güzel anlatıyor ki kitaptan ayrılmak istemeyeceksiniz! Orta Asya’dan Anadolu’ya ne şekilde gelindiğini akıcı bir dille anlatılıyor. Türk tarihini öğrenmek her vatandaşın görevi olduğuna göre bu kitaba başlamak gerekli. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi: ‘Geçmişini bilmeyen toplumlar geleceğe yön veremez.’
Semerkant – Amin Maalouf
Ünlü ve ödüllü Lübnanlı-Fransız yazar Amin Maalouf’un ikinci romanı olan Semerkant, 1988 yılında Fransızca olarak yayımlanmış ve Russell Harris tarafından İngilizceye çevrilmiştir. Tarihi kurgu türünde yazılan roman, on birinci yüzyılda yaşamış İranlı şair, bilim adamı, matematikçi, öğretmen ve filozof Ömer Hayyam’ın hayatına odaklanıyor. Hayyam’ın yaşam öyküsü aracılığıyla, Pers uygarlığının doruğundaki Selçuklu İmparatorluğu hakkında bilgi ediniyoruz.
Roman, Hayyâm’ın yaşadığı dönemde dünyanın en büyük şehri olan, yemyeşil çadır hayatıyla çok kültürlü bir metropol olan Semerkant şehrinde geçiyor. Dört bölüme ayrılan romanın ilk yarısında Maalouf, Hayyam’ın hayatının tarihsel olarak doğru bir şekilde canlandırılmasına yer veriyor.
Romanın ilk iki bölümü “Şairler ve Aşıklar” ve “Suikastçıların Cenneti” başlıklarını taşıyor. Roman, Ömer Hayyam’ın doğum yeri olan Nişabur’dan Semerkant’a ilk gelişinden bir sahne ile açılır.
Romanın üçüncü ve dördüncü bölümleri “Milenyumun Sonu” ve “Denizde Bir Şair” başlıklarını taşıyor. Zamanda ileriye, yirminci yüzyılın başına sıçrayan roman, Benjamin O. Lesage adlı kurgusal bir Amerikalı akademisyenin orijinal Rubaiyat el yazmasını bulma ve geri getirme çabalarının izini sürüyor. Lesage, 1896 yılında İran’a gider ve burada Şah Nasırüddin Şah Kaçar’ın öldürülmesinden sonra ortaya çıkan yeni demokratik hareketin içinde yer alır.